şimdi

şimdi bilmiyorum nerdeyim tam şu an’da
yahut nerede olacağım yarın gün doğduğunda şu ufuktaki tepenin ardından
anımsıyorum dünü hangi adsız vadinin hangi boylamına gömdüğümü
yorgun nehrin en derin yerine selam duran vuslat ağacının tam dibiydi
öncesini değil, öncesini hatırlamıyorum

çünkü ölümlerdir benim uykularım,
yirmi-dört saatlik bir kelebek ömrün hesaplaşmasıdır geceler
olmuş olmamış olacak olmayacak kader kaos karma sır’at
abdesttir, vaftizdir, kelime-i şahadettir, tevbedir
yanlışlarla doğrulardır, gerçekle hayal
veda’dır,
bir hoşçakal’dır

ve çünkü unutuşlardır uyanışlar, külünden doğuşlarıdır serserilerin
başlangıçlardır, ikinci şansları tanrının
ve üçüncü, dördüncü, beşinci… ve bilmem-kaçıncı yüzüncü
bağışlamalarıdır çocukların, bağışlanmaları
selam’dır,
bir merhaba’dır

şimdi içine akıyorsun ya hani sen
belki masum bir bekleyiş
belki sessiz bir çığlık
belki yorgun bir bakış
belki arsız bir suskunluk
kayıplık durgunluk sevgi ihanet aldanış hüzün ve özlem

şimdi karşında dolanıyor ya odanın bir ucundan diğerine
bir hayalet bir gölge bir ruh bir silüet
uzanıyor ya boylu boyuna toprağın üzerine
işliyor ya havanın içine içine
belli belirsiz
sesli sessiz
varsız ve yoksuz
ben değilim oysa ki celladı zamanın
burdayım ordayım ve şurdayım
nice uykusuz uyanışın el ele kol kola iç içe geçişiyim
çarpışması dağılması birleşmesi ve ayrılması
kalabalığız ve yalnızız, çok’uz ve az’ız, tekil ve çoğul
ve dağılmışız oğuz boyları gibi yerkürenin binbir köşesine
bundandır bilmeyişim
şimdi nerdeyim
tam şu an’da…







Similar Posts