beklemek
gözyaşları döküldü ellerine,
parmakları sustu sonra
geçecek
şu kalp sızısı,
görmedi küçük köyün yalnız bakkalı
toplanmamış mısır koçanlarını tarlanın,
çeşmenin akmayan suyu vermedi selamını
gelmeyen mektup – ya gelirse – uğramadı konağa
dinmeyen yağmur biçare, ya kurursa tenim
çalmayan kapım, yorgun, duymazsa ya kulaklarım
ya uyuya kalırsam…
sokağın sönük lambası
odamın camına gölgesi düşen,
ve düşerken çalan karanlığımı.
karanlığım okuldan dönen küçük çocuklar
ellerimde leblebi tozu
önlüğüm yırtıktır bundan, çamurdur, utanırım
ocakta iki kap yemek bekler belki beni
belki kimse yok
belki hınca hınç kalabalık yalnızlıklar
elleriyle sildi gözlerini,
gözleri çok güzeldi bu gece..